TR | EN
Sürdürülebilirliğe Dair Rekabet Hukuku Yaptırım Uygulamaları

Mal ve hizmet piyasalarının serbest ve sağlıklı bir rekabet ortamı içinde teşekkülünün ve gelişmesinin temini amacıyla Türkiye’de yetkili kurum olarak Rekabet Kurumu görev yapmaktadır. Rekabet Kurumu teşkilatlanmasında yer alan Rekabet Kurulu ise 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’da yer alan yasak faaliyetler ve hukuki işlemler hakkında araştırma ve soruşturma yürütmekle yetkili ve görevlidir. Kanun’da yaptırımlar karşılaşılabilecek birtakım faaliyetler olarak rekabeti sınırlayıcı anlaşmalar, uyumlu eylem ve kararlar ve hâkim durumun kötüye kullanılması gösterilmiştir. Rekabet Kurulu, serbest ve sağlıklı bir rekabetin tesisi amacıyla öncül ve ardıl yaptırımlar uygulamaya ehildir.

Teşebbüsler, çevresel sürdürülebilirlik adına bazı pozitif girişimlerde bulunurken klasik anlamda rekabetin ihlali kabul edilebilecek birtakım davranışlara meydan verebilmektedir. Bunlar sıklıkla ilgili alandaki teşebbüsler arasında meydana gelen yatay iş birliği anlaşmaları görünümünde olup kural olarak bu tür anlaşmalar doğrudan rekabeti kısıtlayıcı etki gösterirler. Teşebbüsler erken davranan dezavantajına yakalanmamak amacıyla birlikte hareket ederek hedeflenen çevresel menfaate birlikte ulaşma eğilimi gösterebilmektedir. Bu faydanın sağlanabilmesi için yatay iş birliği anlaşmalarına Kurum tarafından izin verilmesi anlamına gelen bir muafiyet kurumu düzenlemesi mevcuttur. Ülkemizde RKHK md. 5’te yer alan muafiyet şartlarının tamamının sağlanması ile gerçekleştirilecek faaliyetlerin rekabet hukuku yaptırımları haricinde tutulması mümkün kılınmıştır. Ancak bu şartların tespitinde birtakım somut kıstaslar belirlenmesi gerekmektedir. Nitekim çevresel sürdürülebilirliğe yönelik faaliyetlerin muafiyet şartını sağlaması garanti edilmiş değildir.

Çevresel sürdürülebilirliğe ilişkin, yatay anlaşmalara dair muafiyet tebliği, grup muafiyeti tebliği veya konuya dair kılavuzlar hazırlanması bu konuda atılacak adımların dinamizm kazanması için önemli bir eşiktir. Türk hukukunda ne mevcut ne de güncel bir grup muafiyeti tebliği çalışmasına rastlamak mümkün değildir. Ancak 30.04.2013 tarihli Yatay İşbirliği Anlaşmaları Hakkında Kılavuz içerisinde ürün ve üretim süreçlerinin çevresel performansına ilişkin anlaşmalar standardizasyon anlaşmaları kapsamında düzenlenmesi bu konuda atılmış önemli bir adımdır.

Rekabet otoritelerinin yatay iş birliği anlaşmaları karşısında aldıkları sert tutum, teşebbüslerin çevresel sürdürülebilirlik adımları atmasında çekingen davranmalarına neden olabilmekte, teşebbüsler uzun vadeli faydadan ziyade mevcut pazarda risk almadan rekabeti sürdürmeyi tercih edebilmektedirler. Teşebbüslerin girişimlerinde muhatap olacakları muafiyet şartlarının daha net çizgilerle ortaya koyulması ve çevresel sürdürülebilirliğe yönelik rekabet otoritesinin değerlendirmeye tabi tuttuğu kıstasların anlaşılması, teşebbüsleri bu yolda teşvik edici özellik gösterecektir.